Linus Carl Pauling (d.
28 Şubat 1901, ö.
19 Ağustos 1994). ABD'li kuantum kimyageri ve
biyokimyager. Ayrıca kristalografer,
moleküler biyolog ve tıp araştırmacısı olarak da bilinmektedir.
20. yüzyılın en önemli kimyagerleri arasında yer almaktadır.
Kuantum mekaniğinin kimya üzerindeki etkileri konusunda öncülük etmiştir. Kuantum mekaniğinin kimya, biyokimya ve moleküler biyoloji üzerine etkilerini incelemiştir. Bu çalışmalarından dolayı
1954 yılında
Nobel Kimya Ödülü'nü kazanmıştır. Ayrıca kimyasal kristaller ve proteinlerin geliştirilmesini sağlamıştır.
DNA'nın bulunmasına yakın zamanlardaki yaptığı çalışmalar,
1953 yılında
Watson ve
Francis Crick'in DNA'yı keşfetmesine yardımcı olmuştur. Pauling;
kimya,
Metalürji,
psikoloji,
radyoaktivite,
Nükleer enerji ve
nükleer savaş,
kuantum mekaniği konusunda eserler yazmış, çalışmalarda bulunmuştur.
Pauling, yerüstü nükleer çalışmalarından dolayı
1962 yılında
Nobel Barış Ödülü'nü de kazanmıştır. Aynı yıl Pauling ile birlikte, fizik ve kimya alanında yaptığı çalışmalardan dolayı
Marie Curie, ve kimya alanında
John Bardeen ödül almıştır. Pauling, yaşamının ileri safhalarında
C vitamini üzerinde çalışmalar yapmıştır. Bu konuda yazdığı makale ve eserler, bilim dünyasında önemli yer edindi.
Çocukluğu
Pauling
ABD'nin
Oregon eyaletinin
Portland şehrinde doğdu. Babası Herman Henry William Pauling (
1876-
1910)
Concordia, Missouri'liydi. Annesi Lucy Isabelle Darling (
1881-
1926)
Lonerock, Oregon' da doğmuştu. Herman eczacıydı ve bu mesleğinde başarısız bir adamdı. Bu nedenle Oregon eyaletinde
1903-
1909 yılları arasında birçok yere taşınmışlardır. En sonunda Portland' ta karar kılmışlardır. Hermen 1910 yılında ülser hastalığı nedeniyle ölmüş, Isabelle çocukları Linus, Paulie (
1901-
2003) (ki daha sonraları Thomas
Joseph Ney ile evlenmiştir) ve Frances Lucille (
1904-?) ile başbaşa kalmıştır.
Pauling okumayı çok seven bir çocuktu. Babasının yazdığı mektupları ve kitapları okuyordu. Pauling ilkokula devam ederken, arkadaşı Lloyd Jeffress kendi odasına ufak bir kimya laboratuvarı kurmuştu. Bu laboratuvar Pauling'e
kimya mühendisi olması için esinti kaynağı oldu.
Ortaokulda da Pauling'in kimyaya olan merakı devam etti. Babasının işyerinin yanındaki çelik işi ile uğraşan firmada gece bekçiliği olarak çalışmaya başladı.
Pauling "Amerikan tarihi" dersinden istenilen notu alamadığı için diplomasını bir yıl erken alamadı. Okulu bu diplomayı 45 yıl sonra nobel ödülünü kazandıktan sonra ödül olarak verdi.
[1]Doğal Kimyasal Bileşimler Üzerine Çalışmaları1930'larda doğal kimyasal bileşimler üzerine yaptığı çalışmaları yazmaya başlar ve bu çalışmalar
1939'da yayımlanır. Bu alanda yaptığı çalışmalar Nobel Kimya Ödülü'nü almasına neden olacak "
doğal kimyasal bileşimlerin kompleks materyallerini açıklanması" meselesinin temelini oluşturmaktadır. Pauling bu çalışmasını
Doğal Kimyasal Bileşimler adlı çok popüler olan kitabında özetlemiştir. Bu kitap ilk basımından itibaren 30 yıl içerisinde 16,000 adet basılmıştır. Bu rakam bugüne kadar görülmüş nadir bilimsel eser yayın basım adedidir.
Pauling'in çalışmalarının bir kısmı doğal kimyasal bileşiklerde orbital hibritasyonunu açıklamayktaydı. Elektronların atomun yörüngelerine
s,
p vb. gibi enerji düzeylerine göre yerleştiğini açıklıyordu.
Karbon atomunda elektronların; bir 2s ve üç 2p orbitallerine yerleştiğini, sp
3 hibritleşmesini farketti.
Metan oluşumundaki karbon atomlarının ise sp
2 hibritleşmesine maruz kaldığını, 2p orbitallerinin ise hibritleşmediğini açıkladı.
Diğer bir alandaki buluşu ise, iyonik bileşim yapan atomların birbiri arasındaki elektron transferi yapmasıydı. Kovalent bileşen atomların ise elektron transferi yapmadığını, bazı elektronları ortaklaşa kulandıklarını keşfetti. Kimyasal bileşimlerin yıkılabilmesi için gerekli enerjinin çok fazla olduğunu gösterdi.
Pauling'in kafasını yorduğu üçüncü bilimsel konu ise benzindeki aromatik hidrokarbonların protoipini geliştirmek ve modellemesini yapmaktı. O güne dek benzin konusunda yapılan en iyi araştırma Alman kimyageri
Friedrich Kekulé tarafından yapılmıştı. Ona göre iki bileşim arasında tek ve çift kimyasal bağ bulunmaktaydı. Fakat çift bağların bulunduğu yapılarda tek bağların da bulunması işleri karıştırıyordu. Pauling bunun nedenini kuantum kimyası ile açıklama yoluna gitti.
Atom Çekirdeklerinin Yapısı Üzerine Çalışmaları 16 Eylül 1952'de nükleiklerin yapıları hakkında bilinmeyenlerle ilgili çalışmalara başladı(kendi notlaı için
Oregon Eyaleti Özel Koleksiyonları). Yaptığı yeni modelleme,
15 Ekim 1965 yılında
Sciene ve
Proc. Natl. Acad. Sci. dergilerinde yayımlandı.
[3].Ölümünden evvelki 30 yıl içerisinde birçok yayını bu dergilerde yayımlandı.
[4][5][6][7][8][9]1930'lerin ortalarında Pauling çalışmalarını yeni bir konuda yapmaya karar verdi:biyokimya. >Bu sıralarda Caltech'te biyoloji üzerine çalışan
Thomas Hunt Morgan,
Theodosius Dobzhanski,
Calvin Bridges ve
Alfred Sturtevant gibi bilimadamlarından etkilendi ve biyomolekülerle ilgilenmeye başladı. İlk olarak
hemoglobin proteini ile çalışmalarına başladı. Hemoglobin proteinin kimyasal yapısının
oksijen taşırken ve taşımazken farklılıklar gösterdiğini keşfetti. Bunu öğrenmesi, biyokimya üzerine çalışma merakını arttırdı. X-ray ışınları üzerine yaptığı çalışmaları biyokimya üzerine yönlendirdi. Proteinlerin X-ray ile çekilmiş en iyi fotoğrafı 1930'larda İngliz kristallografer
William Astbury tarafından çekilmişti. Fakat Pauling'in
1937 yılında yaptığı deneylerde Astbury'nin aldığı sonuçları alamadı.
Pauling'in matematiksel analizinin yanlış olmasını açıklaması onbir yılını aldı. Fakat Astbury'nin çektiği resimde proteinlerin dizilişi hakkında farklı sonuçlar bulunuyordu. Bu resime bağlı kalarak Pauling yeni bir modelleme geliştirdi.
1951 yılında
aminoasitler ve peptitler hakkında temel görüşlerini ileri sürdü.
Pauling daha sonra kendi sunduğu önerilerin temel bazda yanlış olduğunu açıkladı ve
DNA hakkındaki fikirlerini değiştirdi.
[10]Pauling Cavendish Laboratuvarı'nda çalışmalarına devam ederken Watson ve Crick
DNA'nın modellemesi üserinde çalışıyorlardı ve yeni bir model geliştirmişlerdi.
Pauling ayrıca enzimlerin etkileşimleri hakkında da çalışmalarda bulundu. Bu çalışmalardan da faydalanan Watson ve Crick DNA'yı keşfettiklerini ve modellediklerini ilan ettiler.